Muhteşem Yüz Yıl 2023…
2023 geldi ve kapıya dayandı. Türkiye Cumhuriyeti, hem bir asırlık ömrünü tamamlıyor hem de yeni seçimlerin ısıttığı gündemi yaşıyor.
Nice yüzyılları bu ülkede özgür ve bağımsız yaşamak adına seçimlerde herkes kendi muhasebesi yapacak ve oyunu ona göre verecek burası aşikâr.
Herhangi bir sıfatla çıkan birinin, kendisine bağlı insanları yönlendirmesi ile seçim alma formüllerinin etkili olmadığı bir çağdayız artık. Bunda en etkili faktör şüphesiz iletişimin hızlı ve etkili oluşu. Bir tuş basma mesafesi kadar tüm haberlerin bir anda dünyaya yayılması. Dolayısıyla geneli etkilemenin yolu siyasilerin kişisel hünerlerine ve anlayışlarına kalıyor.
O zaman buradan yola koyularak, “Siyasetin, halkı etkileyebilme potansiyelleri neler, halk neyi istiyor ve neyi bekliyor?” sorularına cevap arayalım.
Günümüze özgü olmasa da seçmen dürüst siyasetçi arıyor. Kendini aldatmasın, olacağa söz versin ve yapsın, olmayacağı söyleyerek umut tüccarlığı yapmasın istiyor.
Kendinden olan insanların, siyasi hayatta görünür olmalarını istiyor. Kaf dağının ardından gelmiş aynı dili konuşmayı beceremeyen güneş gözlüklü, lüks arabalı, bazen ise estetik harikası siyasilerin kendilerinden başkasına fayda sağlamadıklarını düşünüyor.
Kibir abidesi insanların, toplumdan güç alıp topluma derebeylik yapmasını istemiyor.
Seçim zamanı oturduğu kahveye kadar gelip seçim sonrası yolda yüzüne dahi bakmayan koruma ordularının arkasına saklanan siyasetçi, istemiyor.
Ahlaklı siyasetçi istiyor, adı orda burada şaibeli olaylara adı karışmamış kişilerin siyaset sahnesinde olmasını arzu ediyor.
Tek düze hayata bakış tarzına karşı duruyor, toplumu bölmeyen, toplumun genel ahlak ilkeleriyle ters düşmeyen fikirleriyle, yaşam tarzıyla anlaşılmak ve kabullenilmek istiyor.
Bu ülkenin milli ve manevi değerleri siyasetin malzemesi olsun istemiyor.
Siyasette, çoğunluğu ele alanın hükümet ettiği demokrasilerde, hükümetin yüzü olan bürokrasinin halka hizmeti esas almasını, devletin bürokrata verdiği gücü milleti hakir görmek için kullanmamasını istiyor.
Huzuru bozan, hele de seçim öncesi yönetimine verilmiş kurumu yıpratan, çalışanların huzurunu kaçıran, hizmet alanların, hizmet kalitesini düşüren yöneticilerin varlığından rahatsızlık hissediyor. Faturasını hükümet edene çıkartıyor.
Devleti bölmeye, milleti katletmeye azmetmiş PKK, FETÖ gibi terör örgütleriyle iltisaklı olan üst düzey yöneticilerin halen etkili ve yetkili olduğunu görmek istemiyor. Onların korunduğunu hissediyor olması kendini 15 Temmuzda ülkesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için tereddütsüz dışarı atanların sanırım zoruna gidiyor.
Gerçekleşmesi olası projelerin önüne getirilmesini ve bunların sosyal ve ekonomik faydalar sağlayacağı bir ülkede yaşamayı hayal ediyor.
Halk kendini göreni, görmek istiyor.
Yurt dışına bel bağlamış kukla siyasi ve kukla lider istemiyor. Buradan Amerika’ya hamburger yemeye gidip dönen siyasetçi de istemiyor. Devletin silahını milletin üzerine doğrultan kaçakların, hainlerin bel bağladığı siyasetçi de istemiyor. Bu ülkeye 40 yıldır kan kusturan, Kürt istismarcısı ve istihbarat örgütlerinin taşeron örgütü olan PKK ya, YPG ye sırtını dayayan siyasileri ve onlarla ortaklık edenleri de istemiyor.
Siyasetin yeni yüzyılı da sayılacak 2023 de büyük değişimleri bende bir seçmen olarak bekliyorum. İl yönetimlerinden başlayarak, milletvekillerine, genel merkezlere gelecek kişilerin halktan olan, halka kulak veren, adil, ahlaklı, güce ve kibre yenilmemiş kişilerden oluşmasının çok ama çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Şehirde kendini otorite gören birkaç kişinin ahbap çavuş ilişkilerine, kanılarak bunlara kulak verilirse siyasi hezimeti beraberinde getirebilir bence.
Ne yapmalı? Halkı dinlemeli, halkın düşüncesine itibar edilmeli. Toplumun kanaati nereye doğru ise orası tercih edilmeli.
Aslında çok basit bir mantık problemi; “Siyasetin sermayesi insandır ve kim daha çok biriktirirse o galip gelir.”