MASKELİ SÜVARİLER
Geçenlerde bir arkadaşımın, kulağıma fısıldamasıyla iki yazar dikkatimi çekti. Biri, sakallı bir sülietten ibaret, diğeri şapkasının arkasına gizlenmiş bir surat. Karikatürize edilmiş kişiliklerinin arkasında kim ya da kimler olduğunu bilmesem de yazılarını şöyle bir gözden geçirdiğimde her ikisinin de aynı cenahın yakınları olduklarını düşündüm. Yanılıyor olabilirim.
Sahneye oturup, saz eşliğinde atışan aşıklar gibiler. Aşklarının ana teması ise Eskişehir Teknik Üniversitesi. Sakallı süliet bir zamanlar çok türküler yakmış ESTÜ ye sonra sessiz kalmış, şapkadan surat ise “niye sustun” diye serzenişte bulunmuş. Varlığını, bir başka varlığa mı emanet ettin der gibi. İmalarının gerçekliğini bilmek mümkün değil tabi ki. Aşıkların atışması devam ederse anlayacağız gibi görünüyor.
Biz buradan işin sosyolojik ve psikolojik taraflarına bakalım isterim. İki yada daha çoğul maskeli süvarinin, kendi aralarında belli ki bir rant kavgası var ve bu bizi çok da ilgilendirmiyor. İlk yazımda “oportünist medya” başlığında da bu maskeli tipleri kast etmemekle birlikte, belirtmiştim benzer tipleri.
Yazılardan anladığım kadarıyla, “beni daha çok sev” ile “yok hayır en çok beni seve” dönmüş iki kafadarın olayı. Kısmen açacak olursak olayı, bir zamanlar sakallı silüet hedefine koyduğu kendi deyimiyle yanlış kabul ettiği şeyleri yazmış ve yazılarında ders çıkaran Eskişehir Teknik Üniversitesi yöneticileri, arkadaşın tavsiyeleri ile yeni yol haritası çizmiş ve vuslata ermiş. Şapkalı surat ise kıskanmış bu durumu, sen şöyle böyle derken, nasıl oldu öyle böyle oldu, diye yazmış ve eleştirmiş bizim sakallı sülieti. Cümle cümle alıp sizi de, kendimi de, manasız sözcüklerle, yormak istemiyorum. Buraya kadar olan kısım psikolojik cephe. Arkadaşların aşkları ile aralarına girmeye gerek yok diyip bu kısmı atlıyorum.
Gelelim olayın sosyolojik tarafına. Yukarıda bahsetmiştim, her iki yazarın aynı cenahtan olduğunu düşünüyorum diye. Bu minvalden yola çıkarak, aynı cenahın “Vatanperver! Doğru! Dürüst ! Cengaver ! Çilekeş” yazarları atışırken, zaman zaman adına konuştukları toplumun da zarar görmelerine, kendilerine göre karşı cenahın bir birlerine düştüler demelerine, zaten bunlar böyle, çıkarları çakıştığı anda önüne geleni satarlar iddialarına sebep olmuyorlar mı? Siz kendinizi tatmin edeceksiniz diye gerçekten sessiz ve kendinize kullandığınız o afili etiketlerin gerçek sahiplerinin hakkını gasp ettiğinizi ve onların yüreklerindeki sevgiyi egolarınıza kurban ettiğinizi hiç düşündünüz mü?
Ya peki bunları düşünüp hiç utandınız mı?
Siz ikinize yada bilmem kaçınıza tavsiyem gidin dulda bir yere oturun, verin omuz omuza ve dertleşin. Bilin ki aşık olduğunuz, size bugün göz kırpsa da asla sizi sevmeyecek, siz, böyle devam ettikçe, sözde adına konuştuklarınız da sizden nefret edecek. Yalnız kalacaksınız, paranız pulunuz olacak belki ama mutsuz olacaksınız ve o parayla şarkının sözlerindeki gibi “saadet olmayacak”.