‘Sound olarak direkt dünyalıyım’
Sefo’yu tanımayan varsa da bir okul bahçesinden yükselen Bilmem Mi? çığlıkları herkesi onunla tanıştırdı. Sefo o anlar için Okul bahçesindeki çocukların bir anda zıplayıp ‘Bilmem Mi?’ diye bağırdığı an ‘işte başardım’ dediğim andı diyor.
Seyhan Akıncı –Seyfullah Sağır dediğimizde “Kim?” diye sorabilirsiniz. Sefo dendiğinde ise muhtemelen cümle bitmeden “Bilmem Mi?” diye tempo tutmaya başlarsınız. Sesine, sound’una bu kadar aşina olduğumuz bu genç müzisyeni pek tanımıyoruz. Sony Music etiketiyle son single’ı “Affetim”i yayınlayan Sefo hakkındaki merakımızı yenmenin zamanı gelmişti. Biz de öyle yaptık.
“Bilmem Mi?” ile bir anda herkesin merak ettiği biri hâline geldiniz… Bir parça merakımızı gidermeye ne dersiniz?
Samsun’da doğdum ve büyüdüm. Hiperaktif bir çocukluk dönemi, heyecanlı bir lisenin ardından üniversite için İstanbul’a geldim. Müziğe olan ilgim lise yıllarında başlamıştı. Amatör şekilde evin müsait bir köşesine konumlanmış ekipmanlara kendi sözlerimi yazıp kaydetmeye başladım. Kayıtlar için önce müsait bir mekân bulmalıydım, ailemden gizli yapıyordum çünkü ailem gelecek kaygılarından dolayı müzikle bu kadar çok ilgilenmemi istemiyordu. 2019’a kadar süren bu sürtüşme ilk resmi klibim olan “Derdi Ne?” ile son buldu diyebilirim. Devamında yayınladığım single’lar da oldu fakat son zamanlarda “Bilmem Mi?”nin yarattığı sükse hayatımı şekillendirmeye başladı. Bazen komik, bazen gıcık birisiyim. Odak noktam müzik ve ilk önceliğim üretim diyebilirim.
Teneffüste çocukların hep bir ağızdan “Bilmem Mi?” diye şarkıya eşlik ettiği videoyu izlediğinizde ne hissettiniz?
Okulda şarkım çalıyor, bu çok hoş ama nakarata geldiğimizde okulun bahçesindeki çocukların bir anda zıplayıp “Bilmem Mi?” diye bağırdığı an benim için “İşte başardım” dediğim andı. Her aklıma geldiğinde tüylerim diken diken oluyor. Bir videoluk da olsa içimizi ısıtan bu olayın içinde olmaktan çok mutluyum. Konser yapmak istemiştik, fakat güvenlik problemleri nedeniyle okul idaresi isteğimizi reddetmişti. O okulda, çocukların zıpladığı o yerde konser yapabilmeyi çok isterdim.
Z kuşağını yakaladığınız ortada… Müziğinizi yaparken siz nelerden besleniyorsunuz? Neler ilham veriyor?
Müzik yaparken yaşadıklarım bir kenara gözlemlediğim durum ve olaylar bana ilham veriyor. Günlük yaşam akışında değişen duygularım da müziğimi şekillendiriyor. Özellikle ilham aldığım spesifik bir şey yok, yalnız çalışırken daha üretken olduğumu söyleyebilirim.
Son çalışmanız “Affetim” yakın zamanda dinleyicilerle buluştu. Rap hiç olmadığı kadar revaçta. Rap müziğin çok dinlenenlerine baktığımızda sözlerde arabesk bir yan var. Acıların çocukları mıyız? Neden hüznü kendimize bu kadar yakıştırıyoruz sizce?
Acıların çocukları olup olmadığımıza karar veremem fakat bir acının var olduğu kesin. Son dönemde salgın, ekonomi vs. ile bu acı daha çok hissediliyor ama bir yandan da eğlenmek istiyoruz. Hüzün değil de aradığımız bir derinlik var. Müziğin bir şekilde dokunması gerekiyor insana, öyle bir şey.
Diğer yandan “Bilmem Mi?” yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Meksikalı pop rock grubu Reik ile bir remix yayınlayacaksınız. Bu iş birliği nasıl ortaya çıktı?
Şarkımıza İspanyolca bir remix’in yakışacağını düşündük, çalıştığım Sony Music şirketinin aracılığıyla Reik ile tanıştık. Meksikalı grupla yaptığımız versiyon çok içime sindi. Reggaeton tarzının İspanyolca ile olan bütünlüğü şarkıda hissediliyor. Kendi bestelerimin bu şekilde farklı dillerde de söyleniyor olması çok güzel hissettiriyor. Umuyorum ki sizler de seveceksiniz.
“Dünyaya açılmak” bizim çocukluğumuzun klişesiydi. Siz müziğinizi ne kadar dünyalı buluyorsunuz? “Dünyaya açılmak” gibi bir hedefiniz var mı?
Sound olarak direkt dünyalıyım. Dinlemekten hoşlandığım şarkılarla Türk müzik kültürünün harmanlandığı bir yerdeyim. Neredeyim bilmiyorum. Aslında kendimi bir yere konumlandırmak istemiyorum. İşin içine dil faktörü girdiğinde Türkçe ile bu topraklarda sınırlı kalmış olabiliyoruz ama Türkçe bilmeyen insanlara da Türkçe müzik dinletebiliriz, zaten örnekleri var. Bu açıdan kendimi biraz daha evrensele yakın hissediyorum diyebilirim.
Frank Sinatra bir röportajında sanatçılar için “nadas” döneminin öneminden bahseder. Pandemi nedeniyle son iki yıl pek çok müzisyen için tercih edilmeyen zorunlu bir nadas oldu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu dönem benim nadasım değil de ilk filizlendiğim dönem oldu. Karantina dönemlerinde müziğe çok vakit ayırabildim. Şimdi yoğunlaşan tempo dolayısıyla “Keşke daha çok üretseymişim” dediğim bir dönemdi. Benim nadasıma daha çok var diyebilirim.
“Sadece Sefo konserlerine gidiyorum!”
Sefo’yu bu kadar güncel ve merak edilen yapan şey zamanın ruhunu üflüyor olması… Neler yapıyorsunuz, müzik dışında?
Sınırsız birisiyim. Mantığıma uyan her şeyi yaparım. Film ve dizi izlemeyi pek beceremem uyuyakalırım ama saatlerce bir beat’i tekrar tekrar dinleyebilirim. Biri bana bir şeyler katacaksa onunla vakit geçirmekten zevk alırım. Aktif bir gece hayatım yok. Sadece Sefo konserlerine gidiyorum ve genel olarak yalnız kalmayı seviyorum ama bir yandan da ailemi özlüyorum. Evdeysem eğer, günde en az 3-4 saat stüdyoda vakit geçiririm. Bir şey yapmasam bile stüdyoda oturmayı seviyorum. Hatta şu an soruları stüdyodan cevaplıyorum…
Sefo’nun sizler için hazırladığı çalma listesi
Bir müzisyen olarak siz kimleri dinliyorsunuz? Okurlarımız için 5 şarkılık bir çalma listesi hazırlamanızı istesek kimler olurdu?
Son zamanlarda klişe bir cevap olmaya başladı ama kulağıma hoş gelen her şeyi dinliyorum. Artık insanlar onlara dayatılan değil de kendi istedikleri müzikleri dinliyor, onları çalıyorlar. Kişilerin kurumların çalma listeleri var ve uçsuz bucaksız bir çeşitlilik söz konusu. Soruya dönecek olursak bir sanatçının her şarkısını değil de her sanatçının beğendiğim şarkısını dinliyorum. Bu yüzden isim vermek istemiyorum fakat en çok haz aldığım tarz reggaeton, afro ve afro trap diyebilirim.
Okurlarımız için seçtiğim şarkılar ise;
Bad Bunny, “Bichiyal”
Sech ve Dj Khaled, “Borracho”
Zubi ve Anuta, “Sugar”
Tainy ve Sean Paul, “Lento”
Bausa ve Apache 207, “ Madonna”
sonbasin.com / Milliyet.com