Afrika, Batı sanatını duygusallaştırdı
Batı gözünü Afrika sanatına dikti. Afrikalı sanatçıların eserlerine ilgi artarken kolonyal dönemde yağmalanan eserler de iade ediliyor
Sanatın her dalında olduğu gibi plastik sanatlarda da Batı kendine ait ürünleri tükettiğinde yenilerini bulmak için gözünü uzak coğrafyalara dikiyor. Sinemada Uzak Doğu filmlerinin art arda ödüller alması ya da edebiyatın önemli ödüllerinin son dönemde kolonyal hikâyelere gitmesi bu tavrın öne çıkan örnekleri. Plastik sanatlarda ise Afrikalı sanatçıların eserlerinin gündemde olduğunu söylemek mümkün. Dünyanın dört bir yanında Afrikalı sanatçıların sergileri açılıyor, eserleri önemli koleksiyonlara dâhil ediliyor. Batılı ülkelerin zamanında ülkelerine kaçırdığı eserleri Afrika’ya art arda iade etmesi de cabası. AKM’nin açılışında düzenlenen “Birlikte Var Olmak” adlı sergide de 10 ülkeden 20 sanatçı yer aldı ve aralarında Afrikalı Dotun Popoola’nın sergiye özel tasarladığı eser de vardı. 20 yıldır Nijerya’da yaşayan, Abuja’da sahip olduğu Moeshen Art Gallery ve Londra bazlı online galeriyle Afrika sanatını görünür kılmak için çalışan Mohamad Khechen konunun uzmanlarından biri.
Ona Afrika sanatının dünyadaki tanınırlığı ve kabul görürlüğü hakkında düşüncelerini sorduk. Khechen “Batı toplumlarının sanat anlayışından farklı olarak, geleneksel Afrika sanatı günlük yaşamın işlevsel ve gerekli bir parçasıydı. Günümüzde Afrika kültürlerini, sanatlarını anlamadan anlatmak imkânsız olur. Çünkü din, hükümet, eğitim, iş ve eğlence; geleneksel Afrika toplumlarında birbiriyle yakından ilişkili. Tüm sanatlar, toplumsal yaşamın dokusuna derinden entegre olmuş ve kurumsal faaliyetler aracılığıyla topluluğun tüm üyelerini birbirine kaynaştırmada merkezi bir rol oynamıştır” diyor. Örneğin Afrika sanatlarında sıkça yer alan figürler veya maskeler, ruhların kendilerini görmelerini ve varlıklarını bilmelerini sağlayan araçlar olarak geçiyor yerel mitolojide. Heykel ise otoriteyi sembolize ediyor ve sosyal kontrolün zaman içinde sürdürülmesinde önemli roller oynuyor.
İade süreci bir fırsat
19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda yani kolonyal dönem boyunca ve sonrasında, Batılılar Afrika sanatını “ilkel” olarak nitelendiriyor. Khechen’e göre bu terim, az gelişmişlik ve yoksulluk gibi olumsuz çağrışımlar da taşıyor ve 19. yüzyıl boyunca, Afrika sanatının düşük sosyo-ekonomik statüsü nedeniyle teknik yetenekten yoksun olduğu inancına dayanan bir Batı anlayışı var. Bu anlayış 20. yüzyılın başında Carl Einstein, Michal Sobeski ve Leo Frobenius gibi sanat tarihçilerinin Afrika sanatına sadece etnografik nesne değil, estetik nesne statüsü de verdiği eserler yayınlamasıyla değişiyor. Khechen bu süreci şöyle anlatıyor: “Gauguin, Pablo Picasso, Georges Braque, André Derain, Henri Matisse, Joseph Csaky, Amedeo Modigliani, Jean Michel Basquiat, Aref el-Rayyes diğer sanat biçimlerinin yanı sıra Afrika sanatının da farkına vardı ve ondan ilham aldı. Yerleşik görünüşlerin öne çıktığı bir dünyada, Afrika sanatı fevkâlade iyi organize edilmiş biçimlerin gücünü gösterdi; yalnızca görme yetisine yanıt vererek değil, aynı zamanda hayal gücü, duygu ve mistik deneyim yetisine yanıt vererek üretildiğini gösterdi. Bu sanatçılar, Afrika sanatında, olağanüstü ifade gücüyle birleştirilmiş biçimsel bir mükemmellik ve gelişmişlik gördüler. Afrika sanatının 20. yüzyılın başında sanatçılar tarafından incelenmesi Batı sanatında şimdiye kadar görülmeyen duygusal ve psikolojik alanların keşfedilmesine olan ilginin patlamasını kolaylaştırdı. Batı dünyası, Afrika sanatında sadelik ve özgünlük gördü.”
Diğer önemli konuysa Avrupa ülkelerinin zamanında yağmaladığı Afrika’ya ait sanat eserlerini iade etmesi. Khechen’e göre bu duruma fırsat olarak bakmak gerekiyor: “Batı tarafından yağmalanan Afrika mirasını ve kültürünü belgeleyen eserlerin çoğu yeni nesil Afrikalı sanatçıların, ustalarını anlamaları açısından ulaşmaları mümkün olmayan lokasyonlardaydılar. Başlangıçta negatif gibi görünen bu durum, onlara özgür bir ortamda yaratıcılıklarını ortaya çıkarmaları için fırsat yarattı. Diğer yandan, Afrika hükümetleri bu eserlerin önemini anlamaya başlayana kadar geçen süreçte, güvenli bir ortam sağlandı. Bu eserler o zamanlar antika tüccarları tarafından alınmış olsaydı, bugün onları geri almak çok daha zor olurdu.”
Türkiye’yle iş birliği geliyor
Bir İstanbul hayranı olan Mohammed Khechen’in yeni hedefleri arasında Türk sanatçılarla çalışmak var: “Son yıllarda Türk seramik sanatçıları ile tanışma fırsatım oldu. Yeni nesil sanatçıların başarılı eserleri olduğunu düşünüyorum. Özenle yapılan asimetrik formatlar ve renkler ilgimi çekiyor. 2022 yılı hedeflerimden biri, Türk seramik sanatçıları ile birlikte ortak projeler üzerinde çalışmak.” Türk ve Afrikalı sanatçılar iş birliği yapsa ortaya ne çıkacağı elbette merak konusu. Khechen’in buna cevabı ise “Türkiye köklü bir geçmişe sahip bir ülke. Türkiye’de sanat tarihinin, zengin tarihsel gelişimi, jeopolitik konumu, farklı kültürleri ve dinleri benimsemiş olduğu görüşündeyim. Afrikalı sanatçılar, mevcut sınırlı kaynakları kullanarak yıllar içinde sanata olan ilgiyi kendi emekleri ile geliştirdiler. Türk ve Afrikalı sanatçıların iş birliğinden, her iki kültürü de zenginleştirecek yeniliklerin öne çıkacağına inanıyorum” oluyor.
sonbasin.com / Milliyet.com