Telefonlar susmuyor, herkes depreme dayanıklılık testini merak ediyor
Kahramanmaraş merkezli 10 ilde büyük yıkıma neden olan iki büyük depremin ardından Türkiye İnşaat Mühendisleri Odaları Birliği’ne bağlı meslek odaları ve inşaat mühendislerinin telefonları susmuyor. Herkesin oturduğu binanın depreme dayanıklılığını merak ettiği belirten Antalya İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı Soner Akdoğan, bu konuda izlenecek iki yolu anlattı. Depreme dayanıklılık testi ücretleri, binanın yüksekliği ve özelliğine göre 20 bin TL’den başlayıp 100 bin TL’ye kadar çıkıyor.
Kahramanmaraş merkezli 10 ilde etkili olan, binlerce binanın yıkıldığı, şu ana kadar 30 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiği iki büyük deprem, tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Antalya İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı Soner Akdoğan, önceki depremlerde olduğu gibi, bu deprem sonrasında da herkesin oturduğu binanın sağlamlığını merak ettiğini ve depreme dayanıklılık testi gibi konularda bilgi almak için çok yoğun telefon aldıklarını açıkladı.
AFET BİLİNCİ ZORUNLU DERS OLMALI
1999 depreminden sonra ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yeni bir Türkiye’ denildiğini, bu acıların tekrar yaşanmayacağı umut edilirken kısmi düzeltmelere rağmen, mühendislik ve teknikte çok geriye gidildiğini söyleyen Akdoğan, en büyük eksikliği bilinçlenme olarak gösterdi. Afet bilinci, eğitim ve denetim olarak üç maddede devrim, büyük revizyonlar gerektiğini belirten Akdoğan, “Afet bilinci sel- yangından, çığ düşmesine kadar ne varsa afetlerin tamamı bir ders olarak çocuklara okutulması ve bir afet bilincinin topluma kazandırılması gerekiyor. 7’den 70’e anasınıfındaki çocuktan idareci ve belediye başkanlarına, siyasi karar vericilere kadar herkesin afetlerin önemi, bilincini kavraması gerekiyor. Önümüzdeki yılı bile beklemeden müfredata zorunlu ders olarak alınmalıdır” dedi.
‘RİSKLİ YAPI STOĞUMUZU BİLMİYORUZ’
Türkiye’de riskli yapı stokunu bilmediklerini ve 2000 öncesi yapılarla ilgili bazı ezberlerin net verilere dayanmadığını anlatan Akdoğan, “Bir depremde ne kadar göçme yaşanacak ve ne kadar vatandaşımız enkaz altında kalabilir, yapı stokunu bilmemiz lazım. AFAD’ın 2019’da oluşturduğu İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) için tüm belediyelere ödev verildi. İzmir, Eskişehir, İstanbul ve Antalya buna başladı. Ama diğer belediyelerde herhangi bir çalışma duymadım. İRAP esasında üniversiteler, yerel belediyeler, STK’lar, meslek odaları tüm kurumlara görev biçiyor ama organizasyonunu büyükşehir belediyesi yapıyor. Ağustostan bu yana bir kez çalıştaya davet edildik, daha derli toplu, tüm aktörler toplanıp birlikte hareket ederek yol haritası çizilmeliydi. Antalya’da bunun duyurusu yapıldı ama yol haritasının çok sağlıklı ilerlediğini söyleyemem” diye konuştu.
‘İKİ AY SONRA HER ŞEY UNUTULUR’
2000’den önceki veya sonraki yapılar için net olarak riskli veya risksiz denilemeyeceğine dikkati çeken Soner Akdoğan, yapıların risk durumunun tespiti için yapı envanterinin çıkarılması gerektiğini söyledi. Eğer bu yapılmıyorsa da vatandaşların oturdukları konutların risk durumunu kendilerinin öğrenmesi gerektiğini kaydeden Akdoğan, “Her depremden sonra İMO’ların telefonları susmaz. ‘Bizim binamız riskli mi, değil mi’ sürekli telefonlar alırız. Bu hizmeti veren mühendislik firmalarının telefonları da susmaz ama 2 ay sonra her şey unutulur” ifadelerini kullandı.
‘DUVARA ÇİVİ ÇAKTIM GİRMİYOR’ GÜVENİ
Vatandaşta, ‘Ya binamız çok sağlam, duvara çivi çaktım girmiyor’, ‘Ben burayı yapılırken gördüm, müteahhit öyle bir demir attı ki, buranın müteahhidi şöyle sağlamcıydı’ gibi bilinçsizlikten kaynaklı inanılmaz bir güven olduğunu kaydeden Akdoğan, şöyle devam etti:
“Kendim işin içindeyim ve bende bu güven yok. Ama vatandaş duvara çerçeve asarken, belki bir kolona denk geliyor, ‘Biz bunun sıvasına çiviyi çakamadık’ diye yapının sağlam olduğunu duvara çaktığı çividen anlıyor. Yaşanan can kayıpları, manevi ve maddi yıkımın karşılığı yok. Çok cüzi rakamlara yapılabilecek işlemleri sadece duvara çivi çakma metoduyla binalarının sağlam olduğunu anlayan vatandaşlarımızın bilinçlenmesi lazım. Özellikle 2000 önceki yapılardaki vatandaşlarımızın daha duyarlı, bilinçli olması gerekiyor.”
TEST İÇİN İKİ YÖNTEM VAR
Yapıların deprem risk durumları, performans analizlerini inşaat mühendislerinin yaptığını belirten Akdoğan, bu noktada vatandaşın izleyebileceği iki yolu şöyle açıkladı:
“Birincisi 6306 sayılı ‘Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi’ hakkında kanun kapsamında bu işi yapan firmalar var ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yetkilendirdiği ve internet sitesinde görülebilir. Bu resmi bir işlem, gittiniz 6306 sayılı yasa kapsamında başvurunuzu yaptınız, binanız riskli ise 2 ay içinde binanın boşaltılması, yıkılması ve kendi imkanlarınız veya bir müteahhitle anlaşıp binayı tekrar yapmanız gerekiyor. Bu süreç yapınız riskliyse dönüşü olmayan ama hızlı aksiyon alınan bir süreç.
İkinci yöntem, vatandaş gayriresmi, kendi binasının durumunu öğrenmek için bir tespit yaptırabilir. Hem Bakanlık hem İMO’dan bu firmaları öğrenebilir ve binalarının durumunu tespit ettirebilirler. Kendileri daha esnek bir yol haritası çizebilir. Burada güçlendirme de değerlendirilebilir. Her yapının yıkılacağı düşünülemez. Çok çeşitli güçlendirme metotları var ve bunlarda eskisi kadar çok pahalı değil. Bu işin tespitini yapmakta insanların gözünü korkutacak, çok afaki rakamlar değil. Karşısında kaybedebileceğimiz can, maddi ve manevi kayıpların bir karşılığı yok. O yüzden bu iki yöntemden birini tercih ederek tespitlerini yaptırmaları gerektiğini düşünüyoruz. Depreme dayanıklılık testi ücretleri de binanın yüksekliği ve özelliğine göre 20 bin TL’den başlayıp 100 bin TL’ye kadar çıkabiliyor.”
sonbasin.com / DHA