Sezai Karakoç vefatının 1. yılında Esenler’de anıldı
Esenler Belediyesi, Türk edebiyatının önemli yazarlarından şair ve mütefekkir Sezai Karakoç’u, vefatının 1. yılında düzenlenen “Diriliş’in Mimarı Sezai Karakoç” adlı panelle andı.
İSTANBUL (AA) – Dr. Hasan Taşçı’nın yönetimini üstlendiği panelde, Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, Dr. Alim Kahraman ve Osman Koca konuşmacı olarak yer aldı. Şair ve yazar Özcan Ünlü ile Şakir Kurtulmuş ise Karakoç’un “Mona Roza”, “Liliyar” ve “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirlerini yorumladı.
Taşçı, yaptığı konuşmada, Karakoç’u bir ruh sanatkarına benzeterek, “Sezai Karakoç’un sohbetlerine katıldım. Çok fazla yakınlığımız olmasa da sohbetlerine gitmek nasip oldu. Sezai Karakoç denince hepimizin aklına hemen ‘üstat’ ve ‘diriliş’ kelimeleri gelir. Üstat, onun hak ettiği bir sıfattı. Sezai Karakoç, bir ruh sanatkarıydı. O yüzden ona üstat diyoruz.” dedi.
Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk da Sezai Karakoç’un modern Türk şiirinde gelenekle sağlıklı bir bağlantı kurduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Modern düşünce sadece edebiyatla değil, gelenekle bağları koparmaya dayanan bir düşüncedir. Yani gelenekle ilgili bütün değerler, yaşam biçimleri bir kenara bırakılıp yerine yenisinin ihdasını koyan bir düşünce tarzındadır. Modernite adını verdiğimiz süreçten bahsediyoruz. Sezai Karakoç, 1950’lerden sonra yazdığı ve geliştirdiği şiirlerde elbette çerçeve kavram olan ‘diriliş’ etrafında şiirde de gelenekle tekrar eklemlenmeyi asıl şiirin, iyi şiirin temel şartları altında görmüştür. Bununla beraber iyi şiir yapmak adına geleneğe vurgu yapmak noktasında Sezai Karakoç’tan önce Yahya Kemal’i hatırlamamız gerekiyor.”
“Karakoç’un hikayesinin bir ayağı bizde bir ayağı da İslam coğrafyasındadır”
Panelde, “diriliş” ekseninde Karakoç’un hikayesi üzerine bir konuşma yapan yazar Osman Koca da “Eğitim hayatımızdan kaynaklanan bir hatamız var. Necip Fazıl, Mehmet Akif ve Sezai Bey gibi insanların şiirlerini ortaya çıkartarak onların ideolojik, felsefi, bilimsel, akademik alandaki fikirlerini görmezden geliyoruz. Öyküden şiire, şiirden tiyatroya, ideolojiden felsefeye hatıralardan biyografiye kadar pek çok alanda eser vermiş bir insandan konuşmak kolay değil. Biz keşke sevdiğimiz insanları vefat etmeden anabilsek. Türkiye’nin böyle bir kadersizliği var. Sezai Beyin hikâyesini bilmek, anlamak gerçekten kolay değil. Çünkü Sezai Bey, hikayeyi tematik yazan birisiydi. Onun hikayesine nüfuz edebilmek için Latin edebiyatını, Mısır edebiyatını, Fas edebiyatının düşünce ve felsefe dünyasından az da olsa fikir sahibi olmak gerekir. Karakoç’un hikayesinin bir ayağı bizde bir ayağı da İslam coğrafyasındadır.” değerlendirmelerini yaptı.
Dr. Alim Kahraman ise Sezai Karakoç’un bakışının medeniyet perspektifi olduğunun altını çizerek, “Biz Karakoç’u öncelikle şair, sanatkar ve fikir adamı olarak biliyoruz. Halbuki Sezai Beyin bir eylem dönemi var. Bu dönemlerde ben de Karakoç’un yanındaydım. 1982’den sonra devamlı görüştük. Özellikle 1987-1993 arasındaki dönemde çok sık görüşüyorduk. Sezai Bey, her şeyin yüksek kalitede olması gerektiğine örnekler vererek diriliş nesli toplumuna bir nevi çıta olarak esas alması, bunlara ulaşmaya çalışması ve takip etmesi açısından kendini bununla görevli görüyordu.” diye konuştu.
Panelde katılımcılara ayrıca Karakoç’un “Diriliş Neslinin Amentüsü” eseri ve Esenler Belediyesi tarafından hazırlanan “Çizgilerle Sezai Karakoç Sergi Kataloğu” armağan edildi.
Muhabir: Aişe Hümeyra Bulovalı