Dışişleri Bakan Yardımcısı Kaymakcı, Eskişehir’deki “İl İl AB Buluşmaları” programında konuştu:
“Türkiye, Avrupa Birliğine aday bir ülke ve katılım müzakerelerini tamamlayarak Avrupa Birliğine tam üye olmak istiyor. Şu ana kadar biz 16 müzakere faslını açtık, bir faslı kapadık, ancak katılım müzakerelerimizde son dönemde özellikle Kıbrıs ve Doğu Akdeniz, Yunanistan kaynaklı engellemeler var ve katılım müzakere sürecimiz istediğimiz hızda ilerlemiyor”
ESKİŞEHİR (AA) – Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, "Türkiye, Avrupa Birliğine aday bir ülke ve katılım müzakerelerini tamamlayarak Avrupa Birliğine tam üye olmak istiyor. Şu ana kadar biz 16 müzakere faslını açtık, bir faslı kapadık, ancak katılım müzakerelerimizde son dönemde özellikle Kıbrıs ve Doğu Akdeniz, Yunanistan kaynaklı engellemeler var ve katılım müzakere sürecimiz istediğimiz hızda ilerlemiyor." dedi.
Kaymakcı, Eskişehir Valiliğindeki "İl İl AB Buluşmaları" programında yaptığı konuşmada, bu toplantıları, yerel yönetimlerin AB üyelik süreci çerçevesinde hazırlanmaları ve bir aday ülke olarak Türkiye'ye sunulan imkanlardan yararlanmaları amacıyla düzenlediklerini söyledi.
Türkiye'nin, AB'nin 2021-2027 mali işbirliği döneminde 13 programa katılmayı öngördüğünü aktaran Kaymakcı, AB Başkanlığı olarak sundukları eğitim fırsatlarına değindi.
Bakan Yardımcısı Kaymakcı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin 8 temel boyutunun olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bizim için temel boyut katılım sürecimizin ilerletilmesi. Türkiye, Avrupa Birliğine aday bir ülke ve katılım müzakerelerini tamamlayarak Avrupa Birliğine tam üye olmak istiyor. Şu ana kadar biz 16 müzakere faslını açtık, bir faslı kapadık, ancak katılım müzakerelerimizde son dönemde özellikle Kıbrıs ve Doğu Akdeniz, Yunanistan kaynaklı engellemeler var ve katılım müzakere sürecimiz istediğimiz hızda ilerlemiyor. Türkiye-AB ilişkilerinin bir başka önemli ayağı Gümrük Birliği. Gümrük Birliği sayesinde biz 1999 yılından bu yana 2,3 trilyon avroluk bir ticaret hacmine ulaştık. Türkiye'nin en büyük, en istikrarlı ve en avantajlı pazarı Avrupa Birliğidir. Türkiye de Avrupa Birliğinin en önemli 6'ncı büyük ekonomik ortağı. Bu veriyi düşünürsek aslında şu anda yaşanılan ekonomik güçlüklerin aşılmasında Gümrük Birliği güncellemesinin ne kadar önemli olduğunu düşünebiliriz."
– "AB'yi üzerimizdeki yükü almaya, paylaşmaya ve hızlı davranmaya davet ediyoruz"
Türkiye-AB ilişkilerinin bir başka ayağının göç konusu olduğunu anlatan Kaymakcı, son dönemde gündeme çok fazla gelen 18 Mart 2016'da yapılan göç anlaşmasıyla aslında bu sürecin büyük ölçüde işbirliğiyle yönetilmeye başlandığını bildirdi.
Kaymakcı, Türkiye'nin üzerine düşenleri yerine getirmiş olmasına rağmen AB tarafında bu konuda gerekli adımların tamamının atılmadığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Biz engelleme sorumluluğumuzu yerine getirdik ve her şeye rağmen Yunan adalarına yasa dışı geçmiş olan göçmenleri de Mart 2020 tarihine kadar geri almayı sürdürdük ancak Avrupa Birliği tarafında verilen 4 sözden sadece ve sadece bir buçuğu yerine getirildi. Avrupa Birliği Birebir Anlaşması kapsamında Türkiye'nin geri aldığı her bir göçmen için bir Suriyeliyi Türkiye'den aldı. Bu doğru. Ama ikinci sözünde 3+3, 6 milyar avroluk bir fon tahsisi söz konusu olacaktı. Avrupa Birliği şu an itibarıyla bu fonların 4,2 milyarını harcamış durumda. Bizim istediğimiz bu fonların daha hızlı, daha esnek bir şekilde Suriyelilere en kısa zamanda ulaştırılması. Dolayısıyla AB'yi bu konuda bizim üzerimizdeki yükü almaya, yükü paylaşmaya ve hızlı davranmaya davet ediyoruz. Avrupa Birliği, üçüncü söz olarak gönüllü insani kabul programı başlatacaktı.Türkiye'den, üye ülkeler gönüllü olarak Suriyeli kabul edecekti. Maalesef bu program hiç başlatılmadı. Yine Avrupa Birliğinin tutulmayan bir başka sözü de Suriye'nin kuzeyine geri dönüşleri, gönüllü dönüşleri, güvenli dönüşleri teşvik edecek ortak çabalar sergileyecekti AB üyesi ülke. Bu konuda da bizimle işbirliğine yanaşmadılar. Yanaşmadıkları gibi Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki harekatlarını eleştirdiler ve hatta bazı Avrupa Birliği üyesi ülkeler Türkiye'ye silah ambargosu uygulamaya kalktı. Tabii bunun sonucunda da biliyorsunuz göç anlaşması Mart 2020'den bu yana tam anlamıyla ve layıkıyla uygulanmıyor. Dolayısıyla bu bizim şu anda bir şekilde yönettiğimiz bir konu. Ama biliyoruz ki gerek iklim değişikliğinin neden olduğu gerek pandeminin neden olduğu düzensiz göç dalgaları önümüzdeki yıllarda hem Türkiye'yi hem de diğer Avrupa ülkelerini zorlayacak dolayısıyla bu alanda işbirliğinin sağlıklı temellere oturtulması aciliyet arz ediyor."
– "FETÖ konusunda Avrupa Birliğinde belli bir bilinç oluşmaya başladı"
Dışişleri Bakan Yardımcısı Kaymakcı, Avrupa Birliği'yle 18 Mart Mutabakatı'nda ele alınan konulardan birinin Türk vatandaşlarının Şengen ülkelerine vizesiz seyahat edebilmesi olduğunu anımsatarak, Türkiye'nin 72 kriterden 66'sını yerine getirdiğini vurguladı.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin bir başka boyutunun terörle mücadele olduğunu aktaran Kaymakcı, şunları anlattı:
"DAEŞ'la mücadele konusunda AB ile aslında belli bir ortak anlayışımız var. PKK'nın terör örgütü olduğu Avrupa Birliği tarafından kabul ediliyor. FETÖ konusunda Avrupa Birliğinde belli bir bilinç oluşmaya başladı. Ancak bizim istediğimiz ölçüde işbirliğini sağlayamıyoruz ve sağlanamayan bu işbirliği maalesef zaman zaman sıkıntılara da neden oluyor. Bakın bugün Finlandiya ve İsveç, NATO'ya üye olmak istiyorlar. Ama ilişkilerimizdeki temel sıkıntılardan biri büyük ölçüde İsveç'in terörle mücadele konusunda bizim beklentilerimizi ve NATO müttefikliğinin gereğini yerine getirecek adımları atma konusundaki tutukluğu. Ama dün çok yararlı bir görüşme gerçekleştirildi, Sayın Cumhurbaşkanımız ve İsveç Başbakanı arasında. Ümit ediyoruz İsveç ve Finlandiya, Madrid Zirvesi öncesi imzaladıkları mutabakattaki taahhütlerini yerine getirirler ve bu iki ülke de bizim de desteklediğimiz NATO Açık Kapı Politikası çerçevesinde en kısa zamanda NATO'ya üye olabilirler."
Kaymakcı, Avrupa Birliği üyelik sürecinin Türkiye'nin müktesebatını ve standartlarını yükseltmeye, Avrupa Ligi'nde rekabet gücünü artırmaya katkıda bulunduğuna dikkati çekti.
Üyelik müzakerelerinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin ve Yunanistan'ın tutumuyla çok fazla ilerleme kaydedilemediğini belirten Kaymakcı, şunları kaydetti:
"Bizim üyelik müzakerelerimizde temel parametreler Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ın tutumu. Bunun yanı sıra özellikle bir dönem Sarkozy'nin Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin olarak almış olduğu negatif tutum ve bunun yanı sıra da maalesef 15 Temmuz 2016'da yaşadığımız hain FETÖ darbe girişiminin Türkiye'yi güvenlik odaklı politikalar izlemeye itmesi. Bu 3 parametre Türkiye'nin katılım sürecinde istediği hızda ilerlemesine fırsat sunmadı. Türkiye buna rağmen bir aday ülkedir. Müzakere eden aday ülkedir. Türkiye reformlarını hızlandırdığı zaman AB üyelik sürecinde de hızlı adımlarla ilerleyecektir."
Eskişehir Valisi Erol Ayyıldız da Dışişleri Bakan Yardımcısı Kaymakcı'yı kentte ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Son dönemde insan hareketliliğinin arttığını anlatan Ayyıldız, "Bu hareketliliği yarar haline dönüştüren çok değerli proje, hibe ve eğitim programlarının Dışişleri Bakanlığı, AB Başkanlığı tarafından desteklenmesi, ilim nerede olursa olsun, onu almaya giden veya ilim insanlarını medeniyetimizin ışıltılı şehirlerine toplayan ecdadımızın mirasının günümüze küçük bir yansıması gibi algılanacağını da düşünüyoruz. Bu anlamda Eskişehir Valiliği olarak bu bilinçle toplumun her kesime hitap eden projelere imza atmaktayız ve atmaya da Bakanlığımızın destekleriyle devam edeceğiz." diye konuştu.
Konuşmaların ardından Eskişehir Sanayi Odası'na geçen Kaymakcı, "AB Sürecinde Ekonomik Dönüşüm" konulu çalışma toplantısına katıldı.