“Tevekkül zarfına sarılı bir fikir sakası”: Fethi Gemuhluoğlu
Sevgi ve dostluk kavramlarına verdiği büyük önemle tanınan yazar ve bürokrat Fethi Gemuhluoğlu’nun vefatının üzerinden 45 yıl geçti.
İSTANBUL (AA) – Tam adı İrfan Fethi Gemuhluoğlu olan yazar, Ocak 1922’de Mustafa Neşet Efendi ile Fatma Saniye Hanım’ın çocuğu olarak Göztepe’de dünyaya geldi.
Son Osmanlı aydınlarının yaşadığı Erenköy ve Göztepe semtlerinde çocukluğu geçen yazarın kendini yetiştirmesi, geniş tarih bilgisi, edebiyat ve tasavvufla olan münasebetinde, ailesinin ve çevresinin büyük tesiri oldu.
Gemuhluoğlu, ilk ve ortaokulu doğduğu yer olan Göztepe’de, liseyi Haydarpaşa Lisesi’nde, yüksek öğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı.
“Gönül ve iyilik adamı” olarak tanındı
Henüz 13 yaşındayken, Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir Adam Yaratmak” isimli piyesini bir çatı katında tek başına oynamaya çalışması ailesi tarafından şaşkınlıkla karşılanan Gemuhluoğlu, yıllar sonra bu olayı tebessümle anlatarak, “Beni çıldırıyor sanmışlardı.” ifadeleriyle dile getirmişti.
Usta edebiyatçı, 1950-1955’te İstanbul’da çeşitli okullarda Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği, 1955-1963’te Spor ve Sergi Sarayı Müdürlüğü, 1965-1966’da ise Milli Eğitim Bakanlığında özel kalem müdürlüğü yaptı.
Dr. Emine Suzan Hanımla 1959’da evlenen Gemuhluoğlu’nun Mehmet Ali ile Veli Selman adında iki çocuğu dünyaya geldi.
Almanya’da 1963-1965’te serbest gazeteci olarak çalışan yazar, Türkiye’ye döndükten sonra 1966-1970’te Ankara ve İstanbul’da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde basın müşaviri, 1970-1977’de ise kuruluşunu gerçekleştirdiği Türk Petrol Vakfında genel sekreter olarak görev aldı.
Fethi Gemuhluoğlu, yaşadığı döneme “gönül ve iyilik adamı” olarak damgasını vurdu, çok sayıda vakıf, dernek ve hayır kurumunda, yönetim ve danışma kurulu üyeliği görevlerinde bulundu.
Zarif İstanbul Türkçesiyle konuşurdu
Engin bir İslam kültürünün yanı sıra iyi derecede Almanca bilen yazar, Türk Petrol Vakfındaki görevi sırasında gençlerle doğrudan temas kurarak, Anadolu’dan üniversite için İstanbul’a gelen gençleri yetiştirme görevini kendisine vazife edindi.
Fethi Gemuhluoğlu’nun sahip olduğu sağlam karakteri, toplumu bütün olarak ele alan bütünleştirici tutumu ve herkese sevgiyle yaklaşımından dolayı etrafında aydın bir çevre, bilim ve fikir sevdalısı, okuyan ve düşünen bir ilim halkası oluşturmayı başardı.
Zarif İstanbul Türkçesiyle yaptığı konuşma, mektup ve makalelerinde iman, aşk, emek, hürriyet, güzel ahlak, çalışkanlık gibi değerlerin savunucusu olan Gemuhluoğlu, döneminin yüksek öğrenim gençliğine bu değerleri aşıladı. “Dostluğun adresi” olarak da vasıflandırılan yazar, bulunduğu bütün görevlerde, batılılaşmanın Türk toplumunda meydana getirdiği tahribatın onarılması için büyük çaba sarf etti.
Mareşal Fevzi Çakmak 10 Nisan 1950’de vefat ettiğinde, dönemin tek yayın organı olan radyoda, neşeli şarkılar ve oyun havaları çalınmasını arkadaşlarıyla beraber protesto eden Gemuhluoğlu, Çakmak’ın vefatının yasını tutmak için Harbiye’deki Ordu Komutanlığı’na giderek, oradaki bayrağı yarıya indirdi. Beyazıt Camisi’ndeki cenaze namazı sonrasında da Mareşal’in tabutunu resmi makamlara teslim etmeyen yazar, öncülük ettiği gençlerle beraber cenazeyi omuzlayarak Eyüpsultan’a kadar götürdü.
Çeşitli gazete ve dergilerde yazılar kaleme aldı
Yazar ve şair Fethi Gemuhluoğlu’nun fikirlerini işlediği yazıları “Serdengeçti”, “Yeşilada”, “Arapgir Postası”, “Türk Yurdu”, “Düşünen Adam Mecmuası”, “Yeni Sabah”, “Göldağı” adlı gazete ve dergilerde yayımlandı.
Yazılarında ele aldığı konuları hayatın içinden seçen başarılı edebiyatçı, makalelerinde, büyük şehirlere göçün gelecekte doğuracağı tehlikeleri, mazlum ve masum milletlerin bağımsızlığını, İslam ülkelerinin birbirine yakınlaşmasının önemini, Müslümanların birbirini tenkit etmesinin yanlışlığını incelikle işledi.
Gemuhluoğlu, Arapgir Postası’nın baş yazarı olarak 1950’li yıllarda kaleme aldığı büyük çoğunluğu dış politika üzerine olan yazılarında, özellikle Afrika’nın önemini vurguladı.
Sanattan siyasete, ahlaktan eğitim ve tarihi meselelere kadar hemen her konuda yazılar yazan Gemuhluoğlu’nun şahsiyetini oluşturan temel unsurlardan biri de tasavvuf oldu. Gemuhluoğlu, hayatı boyunca tasavvufun riya ve şöhretten uzak durmayı telkin eden anlayışına bağlı kalarak, birbirinden uzak çevrelerden edindiği çok sayıda dostuna hiçbir çıkar endişesi gözetmeden yaklaşmanın ve insanlık adına çalışmanın önemini telkin etti.
“Sevgi” ve “Dostluk” kavramlarına önem verirdi
Konuşmalarında, makale ve mektuplarında sevgi ve dostluk kavramları üzerinde titizlikle duran Fethi Gemuhluoğlu, bunların ölçüsünün insana ve İslam’a hizmet etmek olduğunu, sevginin maddi hiçbir karşılığının bulunmadığını, insan hayatının aşk ve dostluk üzerine kurulduğunu ifade etti.
Gemuhluoğlu, tasavvuf kültürünün damıtılmış örnekleri sayılan sohbetlerinin yanı sıra erdemli kişiliği, engin kültürel birikimi, edebiyatçı, sanatçı ve bilim adamlarına verdiği destekle tanındı.
İnsanın iyi tarafını öne çıkarmanın ancak sevgi ve dostlukla mümkün olduğunu her fırsatta dile getiren yazara göre aşk, insanın katı yanlarını yumuşatarak, yaşanan zorluklarda ve sancılı hayat serüveninde tevekkül ehli olmak için gerekli olan sükunet duygusunu edinmek ve bir esneklik kazandırması yönünden büyük önem taşır.
Gençlere, “Hayalleriniz, düşleriniz büyük olsun. Büyük rüyalar görün. Osmanlı bir rüyanın eseridir. Medeniyet insanlığın büyük rüyasıdır.” diyen, “Sanatla başladı yurdumuzda yabancılaşma; gene sanatla atılacak yurt dışına. Sanatla kalkacağız ayağa.” görüşünü savunan Fethi Gemuhluoğlu, Necip Fazıl’ın ifadesiyle “Kendisine hiçbir zaman tecelli zemini aramayan tevekkül zarfına sarılı bir fikir sakası.” idi.
“Edebiyat komisyoncularının elinden şiiri kurtarınız”
Fethi Gemuhluoğlu, Nisan 1974’te yayımlanan Yeni Sanat Dergisi’ne gönderdiği, vefatından sonra hazırlanan hiçbir kitapta yer almayan mektubunda, şu ifadelere yer vermişti:
“Yorgun argın, melul, mahzun olduğum bu göçük günlerimde bana umut ve yaşama sevinci verdiniz. Sizleri, Sezai Karakoç’u ince ve asil bir vefa duygusu ile andığınız için ayrıca kutlamak istiyorum. Sezai, son devirde kendine özgü değil, cümle için mürtefi bir noktadır, doruktur, yeniden dirilmedir, kıyamdır, davettir ve davete icabettir. Sahabe ahlakı üzeredir. Şiirin bu ebedi ustasını Eyüp Onart’ın kaleminden saygı ile anmanız beni sizlere müteşekkir ve minnettar kılmıştır. Süfli ve eciş bücüş, içleri karanlık, göz pınarları kurumuş vecd ve şevkten mahrum, mutsuz edebiyat komisyoncularının elinden şiiri kurtarınız. Siz yüz akı canları, siz genç dostlarımı sevgi ve saygı ile anıyorum. Bu dergi ile meşguliyetinizin sizlerin, sizlere mahsus bir tarz-ı ibadet olduğunu tebşir ederim.”
“Onun kitabında sağ-sol, inkılap-iɾtica diye kavɾamlaɾ yoktu”
Prof. Dr. Cahit Tanyol, usta edebiyatçı için, “Onun kitabında sağ-sol, inkılap-iɾtica diye kavɾamlaɾ yoktu. O, bu kutuplaşmanın üzeɾinde insanlaɾa bakmasını biliɾdi.” derken, şair İsmet Özel ise onu, “Bize kendi kuşağı içinde en sağlam çizgiyi aktaɾabilenleɾden biɾiydi.” sözleriyle anlatmıştı.
Gemuhluoğlu’nun 22 Kasım 1975’te bir toplantıda yaptığı, ünü bugüne kadar ulaşan konuşması, “Dostluk Üzerine” başlığıyla kitaplaştırıldı ve okuyucuların ilgisi sonucu kitabın birçok baskısı daha yapıldı.
İstanbul’da, 5 Ekim 1977’de vefat eden yazarın cenazesi, Sahrayıcedid Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Muhabir: Fatih Türkyılmaz